25 Haziran 2013 Salı



Umutsuzluğu ihraç eden bir çok ülkenin 
Herhangi bir şehrinde bıraktım seni 
İnzivaya çekilmiş bu hikayenin hüzün dolu 
Tetiğini çoktan çektim 
Seni öldüreli çok oldu 
Şimdi benden de betersin 
İyi ve güzel 
Hakikate bel bağlamış saf dillerden 
Bir habersin 
Belki çıldırmak üzeresin 
Hayati burguların tükenmekte 
Gazete manşetlerinde aristokrat bir ferman 
Olurken ölüm ilanın karanlığın ardısıra 
Çığlıklar ve uğultular eşliğinde sevdamdır 
Uğurladığım...

27 Mayıs 2013 Pazartesi



~ Gece Ve Şiir

ağladım bu gece
hiç bir şey anlamadan
gözlerim elimde
gecenin gözünden bakarken kendime
ağladım bu gece..
eksilmiştim, yarım kalmış bir umut gecesinde çalıyordum şarkıyı
tamamlanmış bir hatıra sabahına açacaktım gözlerimi
bunu biliyordum, bunun için ağlıyordum.
gece uzun, gece derin
en oyuk yerime saplıyor körelmiş anı bıçağını gecedeki adam.
kalıyorum
kan'dım, kan'ıyorum..
karanlık ellere uzanmak ister gibi uzanıyorum geceye
yara uzun, yara derin..
en kimsesiz yerime bağırıyor bu gece, kalabalık ve yarım yüzlü eski bir kız çocuğu.
susuyorum
sus'amıştım, sus'uyorum..
ağzımı kırar gibi açıyorum geceye, gece benimle konuşsun diye
gece susuyor ama. o susuyor ben ağlıyorum yine..
kayboluyorum
kayıptım, kaybetmiştim, kaybediyordum..
en yeni çiçeği
en kuru çiçeklerle öpercesine kokluyorum geceyi, belki özlemem artık diye
çiçek kırık, çiçek eksik..
en yalnız yerime, suszluktan kavrulmuş şanssız bir bedevi yürüyor bu gece,
şans; eski bir destan diyor, kapıyorum gözlerimi uykuya.
ölüyordum
ölmüştüm, ölüyorum..
en çaresiz halimle tutuyorum ellerini gecenin
baykuşların en acı öttüğü o ıssız bahçeye
götürüp bırakıyor beni gece
korkmuyorum, ağlıyorum hala o bahçede
güneş doğmadı, uykum gelmedi hala
seviyorum diyorum, seviyorum seni gece..

Nehra

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Umut-mamış kalbim.
kan kokuyor her geçen gün içimdeki ayaklar
gözlerimi öpen vahşi ruhsuzlar iniyor ağaç tepelerinden
gözlerimi ağrıtan, yaşartan 
gözlerimi sevmeyen
lanetlenmiş bir kadın gelip buluyordu, dünün aşkıyla henüz sönmemiş bir adamı
onu sevecekti
laneti sevecekti adam


bu içimde oluyordu bir kaç hafta önce..


benim için uçurtma saplarından masa ayağı yapılıyordu vahşi bir dürtüyle seviyordum ölmeyi
arkadaşlarım beni sevmeden öleceklerdi, bense onları öldükten sonra öpecektim
gece açılan ürkünç bir kapı sesi gibi gereksiz bir içim var baylar,
hiç bulaşmayın bana
yorgunum. ..

kapı koluna kırgın, pencere önüne suskun, koltuk kollarına uygun, topuksuz ayakkabılarla koşup gitmeye meftun bir halim var bu gece..
ruhum hep çöplerde.

hiç bulaşmayın bana baylar,
yorgunum. ..

beni hiç öpmeyen bir çiçeği kokluyordum
içimde o lanetli kadın koşuyor, çiçeği kurutuyordu
ben şiir okuyordum.

camdan tahtalar içinde gömseler ya beni, içimde küllenmiş o yaşam görüşünü gördükten sonra
beni kuru bir söğüt ağacının dibine gömsünler olmadı, hem orada yalnız kalırım.

en gereksiz adamları savaşa tutuşturup
oturarak onları izlemek ve gülmek kadar
gibi gereksiz bir içim var baylar, 


hiç bulaşmayın bana
yorgunum..


                     İmza: https://www.facebook.com/hayaliKus                                          

                                                                                                          İşte benim bıdığımm :))  
Çünkü, çok zor anlıyor musun? Ortada hiçbir şey yokken, tam şuan; bir kağıda bakarak seni anımsamak. Unutmak ama vazgeçmemek. Unutmak ama hala hatırlayabilmek. Hatırlamayınca bitiyor zaten, unutunca değil. Kilometrelerin hiçbir şekilde uzağa götürmemesi. Çünkü bazen bunlara göğüs gerip hayata mutlu bakmaya çalışmak çok dayanılmaz anlıyor musun? Alakasız insanların gülüşlerinde aklıma gelebilmen. Sonra burda, durup dururken göz yaşı dökmek ya da dökmemek için kendini tutmaya çalışmak. gözlerinebaktığın birinin; artık hayatında olmaması. Zor hani şimdi beni daha iyi anlayabiliyor musun? Sevgisinden hiç şüphe duymayıp, gözün kapalı güvendiğin birinin hayatında olmaması ama saçma sapan, hiç sevmediğin kişilerin inatla hayatında kalması, inatla hayatından gitmemeleri. Çok saçma anladın mı? Beni sevdiğini söyleyen birinin, şimdi beni gördüğünde yüzüme bakmaması. Hiç abartmıyorum, eskiden bana koşa koşa sarılan birinin. Bazen çok acımasız işte ya, anlıyor musun? En çok yanında olduğuna inandığın birinin, zamanla asla yanında bi’ daha olamayacağını bilmek ve bunu bilerek uykuya dalmak. Bunu bilerek bi’ şeyler yapmaya çalışmak. Eskiden, “Onun için yapıyorum” dediğin her şeyi artık sadece kendin için yaptığını anlamak. Bazen, aniden, ortada hiçbir şey yokken, “Gerçekten de bitmiş ya” deyip hayata devam etmeye çalışmak. Zor gerçekten çok zor. Nasıl anlatsam ki, hani bazen düşündüğünden daha çok zor anlıyor musun? Birinin seni unuttuğunu bilmek değil de, artık unuttuğunu hissedebilmek ve bunu bilerek hayatını sürdürmek; çok zor, çok fazla zor. Şimdi anlatabildim mi? Umarım anlamışsındır ama anlamadıysan da, boşver. Özleyince anlarsın.

16 Mayıs 2013 Perşembe

Hani hayatın o kocamanlığı içinde bazen kaybolduğunu boğulduğunu hissedersin ya 
Sonra kaçıp kurtulmak istersin ama kaçmak istediğin hayat, istemediğin şeylerin yanı sıra hasret çektiğin şeyleri de sunar sana.
Sevmek gibi
Aşk gibi
Sen gibi
Hayatın anlamını çözmeye çalışırken uyuyakalıyorum bazen
O kadar yoruyor ve kandırıyor ki beni 
Sonra en kandırıldığım yerden küsüyorum hayata...



8 Mayıs 2013 Çarşamba

Bazen, hayata bir saatmiş gibi bakarız. Heyecanlı ve içinin içine sığmadığı zamanlarda veya sevinilecek bir şeye doğru ilerlerken aceleciyizdir.
Sanki öyle zamanlarda, saatinin akrep ve yelkovanı hiç ilerlemez.
Kendinle başbaşa kaldığın ve hayatın sırtına yüklediği sorumlulukların seni ezdiği, aşk ve acının aynı anda üstüne çöreklendiği zamanlarda da sanki o akreple yelkovan yerinden fırlayacakmış gibi...
Bunun en kötü tarafı ne biliyor musunuz ?
Hayata saatten baktığın sürece, eskiyen onbir'in hesabını hep oniki'den sormak.


İlham perim biyolojiken büyük cüsse olarak küçük kalan biricik hastimin ablası " HAYAT 'A " ... :) 

30 Nisan 2013 Salı

Aşkı Angut Gibi Yaşayabilmeli İnsan...

Angut; Ördekgillerden, tüyleri kiremit renginde, evcilleştirilebilen bir yaban su kuşudur.
Bu kuşlar, tek eşli olarak yaşarlar ve ölen eşlerin yanı başından kendileri de ölene kadar beklerler. Bu kuşlar, ölen eşinin gözlerinden ayırmaz; kendi ölümüne kadar yas tutarlar.

Keşke insanlar da aşkı böyle yaşayabilselerdi ve aşk angutluktur demek, küfür gibi gelmeseydi...
Ben aşkı angut gibi yaşadım dil bu senlede bi başka oluyordu Tadı tuzu senle bir başka oluyordu
Aslında herşey sende başkaydı Sen bambaşkaydın...



Angut kelimesini  bir süre önce Emekli General Osman Pamukoğlu'nun son kitabının ismi olarak görmüş, bir anlam verememiştim.  şimdi anlıyorum ki, Pamukoğlu sadakatiyle ünlü bir kuşta anlatmak istemiş yazacaklarını.
Siz siz olun yüzünüze öyle bön bön bakan birini gördüğünüzde "Angut" demeyin. Bakana değilse de angut kuşuna hakaret etmiş olursunuz. :))